Bilim ve teknoloji alanında ortaya konulan gelişmeler son 10 yıldır hiç olmadığı kadar hızlı bir seviyede ilerliyor. Buna bağlı olarak yeni şeyler bulundukça ya da bir başka deyişle eskiler evrim geçirdikçe bununla birlikte küçülüyor da. Günümüzde teknolojik gelişmelerin geldiği noktayı artık nano diye tabir ediyoruz. Öyle ki nanoteknoloji farkında olmasak bile hayatımızın her alanında karşımızda. Örneğin kullandığımız cep telefonunun sayısal işlemcisi ya da grafik işlemcisi nano ölçekte üretilen milyonlarca transistörden (normal şartlarda toplu iğne boyutunda olan bir devre elemanı ancak Intel çalışanları bir toplu iğne başına 30 milyon transistör sığdırabileceklerini iddia ediyor) oluşuyor. Nanoteknoloji henüz yaygın olmasa bile üretim dışında hizmet sektöründe de kullanılmakta. Özellikle sağlık alanında bu teknolojiden çok büyük faydalar sağlanabilir.
Teknolojinin boyutları bu denli küçülmüşken aynı zamanda kendilerine esneklik kazandırmayı da başardılar. Artık kavisli ekranlar, bükülebilen telefonlar ya da istediğimiz şekle getirebildiğimiz LED paneller üretilebiliyor. Bunun getirdiği bir yenilik var ki henüz bir çok kişiye yabancı, bu yeniliğe “giyilebilir teknoloji” diyoruz. Günümüzde henüz basit örneklere sahip olan giyilebilir teknolojinin geleceği ise çok parlak. Giyilebilir teknolojinin ilk örneği şüphesiz arama motoru devi Google’ın 2011 yılından bu yana geliştirmekte olduğu Google Glass isimli projesi. Bilmeyenler için kısaca aktarmak gerekirse Google Glass bir gözlük. Ancak onu diğerlerinden ayıran en önemli özelliği “teknolojik” bir gözlük olması. Cihaz üzerinde küçük bir ekran barındırıyor ve ses ile kontrol edilebiliyor. Asıl amacı borsa, mail gibi günlük işlerimizi kolayca takip edebilmemiz. Günümüzde yer alan bir diğer önemli (aslında tek denebilir) giyilebilir teknoloji ürünü ise akıllı saatler. Bir çok insan tarafından yaygınca kullanılan ve firmaların da severek ürettiği akıllı saatler telefonunuzu çıkarmaya gerek duymayacağınız basit işlemleri gerçekleştiren fonksiyonlara sahip.
Giyilebilir Teknolojinin 2. Aşaması
Günümüzde teknolojik açıdan en çok rekabet bulunan alan şüphesiz akıllı telefonlar. Ancak bir süre sonra (belki 10 belki 20 yıl) burada daha fazla geliştirecek bir şey bulunamayacak. Parmak izi okuyucusundan retina tarayıcısına kadar bir çok önemli gelişme çoktan yaşandı bile. Artık bu alanın ne kadar ömrü kaldığını kestirmek çok zor değil. İşte bu bağlamda devreye yepyeni bir alan giriyor: Giyilebilir Teknoloji. Az önce kısaca bahsettiğimiz bu alanı neden farklı bir biçimde tekrar dillendirdiğimi merak edeceksiniz ya da yazımda bir sıkıntı olduğunu düşüneceksiniz. Ancak ilk bahsettiğim giyilebilir teknoloji insanlara basit olarak sunulmuş ve daha ileri gidemeyecek gibi görünen kısım. Akıllı telefonlar bittiğinde bu teknoloji de son bulacak. Ardından başlayacak olan giyilebilir teknoloji ise çok daha farklı. İlk etapta (akıllı saatler, bileklikler, gözlükler vb.) geliştirilen giyilebilir teknoloji ürünleri insanları pazara çekmeye, asıl ürünleri (akıllı telefonlar) cazip kılmaya yönelik ürünlerdi. Bu teknoloji son bulduktan sonra ikinci etapta gelişecek teknoloji ürünleri ise çok daha farklı olacak. Bu sefer sadece teknolojiyi kullanmayacağız. Teknoloji de bizi kullanacak. Söylediğim kulağa çok korkutucu geliyor olabilir ancak endişelenmeye gerek yok. Teknolojinin bizi kullanmasından kastım satın alacağımız ürünlerle biyolojik bir bağ içinde olmamız. Yani bir yapay zeka ürününün insanları kontrole ettiğini hayal etmemize gerek yok.
Günümüzde bu tarz uygulamalar test şeklinde olarak da olsa mevcut. İnsanlarla biyolojik olarak (tercihen sinirsel) bağ kuracak uygulamalar günümüzde diğer canlılar üzerinde test edilmekte. Bu uygulamanın bir tık ötesi ise cyborg olarak adlandırılıyor. Cyborg, cybernetic organism yani sibernetik organizma kelimelerinin baş harflerinden üretilmiş bir kelime. İlk olarak ABD’de ortaya çıkan bu tabir biyolojik ve yapay kısımları bir arada bulunduran varlıklara verilen bir isimdir. Büyük ölçekten bilim kurgu filmlerinin bir vazgeçilmezi olan bu “yaratıklar” gerçek anlamda ise laboratuvar ortamında böcekler ya da diğer hayvanlar üzerinde test ediliyor. Tabii ki bu tarz gelişmeler bahsettiğimiz seviyenin de bir tık ötesinde.
Giyilebilir teknolojinin önemini hesaba katarsak ileride ne kadar büyük bir endüstri olacağını ve yatağımıza kadar (büyük ihtimalle) gireceğini tahmin etmek zor olmak. Bu teknolojiden en çok hangi alanlarda yararlanılacağını düşünürsek ise kısa vadede işçilerin ensesinden omuriliğine bağlanarak ağırlıklarının 10’larca katını kaldırabilmelerini sağlayacak zırhlardan uzun vadede doktorların hastalarını ameliyat ederken düşünceleriyle yöneteceklerini mikroskobik işlemler yapabilecek robotlara kadar bir çok yerde yararlanacağız.
Kişiselleştirme
Peki teknolojiyi sadece giymekle kalmayıp onunla bütünleşeceğimizi söylüyoruz, bu her insanda aynı tepkiyi mi verecek dersiniz ? Tabii ki hayır. İşte burada ise devreye kişiselleştirme girecek. Eğer bir kişinin cihazda bulunan maddeye alerjisi varsa bu madde çıkarılacak ve bir alternatifi kullanılacak (teknoloji devlerinden Apple’ın başı son zamanlarda bununla dertte, akıllı saati Apple Watch’da kullandığı bazı maddeler bazı insanlarda alerjik reaksiyonlar gösterirken dövmesi olan insanlarda ise saatin bazı işlevleri çalışmıyor). Bu sebeple bu alanda kişiselleştirme uygulamaları büyük önem kazanacak.
Herşeyi İyi Hoş Ancak Bu Kadar Enerji Nerede?
Günümüzde dahi mobil ürünlerle ilgili en önemli sorun şarj sorunu. Peki bu denli büyük projeler enerji ihtiyacını nereden karşılayacak ? İşte burada devreye iki farklı teori (en azından benim için) giriyor. İlk olarak standart pillerden kurtularak daha küçük alanda daha fazla enerji depo edebilen ve daha kısa sürede tekrar dolabilen bir pil teknolojisine geçilmesi (kısa vadede daha olası). Diğer teori ise şu şekilde, insanlar enerjisinden yararlanmak ! Evet yanlış duymadınız, üzerimizde taşıdığımız cihazı kendimiz, vücudumuzla şarj edeceğiz. Ancak tabii ki tek yöntem bu olmayacak. Cihaz aynı zamanda hareket enerjisi sayesinde kendi kendini şarj edecek.
Özel Sağlık Asistanı
Günümüzde akıllı cihazlar kalp ritmimizi ölçmek gibi basit işlemleri gerçekleştirebiliyor. Tansiyon, şeker derken bunun kalp krizine müdahile edebilecek düzeye gelebileceğini düşünüyor musunuz ? Eğer cevabınız evet ise siz de gelecek hakkında basit fikirlere sahipsiniz demektir, ancak hayır diyorsanız üzgünüm ki geri kafalısınız. Çünkü giyilebilir teknoloji ile birlikte sağlığımız açısından da bu ürünler çok önemli gelişmeler yaşayacaklar. Kalp krizi geçirdiğimizi farklı ettiklerinde anında müdahale edebilecek ve erken müdahile sayesinde bir çok insanın hayatı kurtulacak. Bunun gibi daha bir çok ani gelişme başında, hatta daha başlamadan tespit edilebilecek ve insanların hayatı kurtulacak.
Giyilebilir teknoloji yaklaşık olarak önümüzdeki 20 yıllık süreç içerisinde yavaş yavaş hayatımızda önemli yer kaplamayacak. Askeriyeden sağlığa, otomotivden eğitime her alanda sonuna kadar kullanılacak. Belki de dünya üzerinde yeni bir devrin başlamasına yol açacak. Özellikle sağlık sektöründe önemli yer kaplayacak. Hatırlatılması gereken bir nokta mevcut; bunca güzel özelliğin yanında gelişecek olan yapay zekanın kontrolden çıkması bir çok bilim kurgu filminde daime işlenen bir konu olmuştur. O yüzden bunu artık bir tehdit olarak görmüyorum. Ancak artan radyasyon oranı gibi ciddi başka sorunlarla karşı karşıya kalacağımız kaçınılmaz bir gerçek. Umuyorum ki teknoloji dünyasına yön verenler kaş yapalım derken göz çıkarmazlar.