Emperyalizm; kendi çıkarları doğrultusunda etkileyici konumunda bulunan devlet, ulus veya topluluk, etkilenen topluluğa ait -yararlanma- hakkına sahip olarak addedilir.
Dikta yönetimler ile bir devletin gücünün sınırlı sayıda kişi ya da kişilere verilmesi, merkezi hükümet ile keyfi yönetim metodları anlamı da taşıyan emperyalizm akımı, ilk olarak 1870 yıllarında İngiltere nezdinde tüm dünyada yaygınlaşmıştır.
Emperyalizm akımını tam manâsı ile tanımlayan yegâna kaynaklardan biri olarak addedilen Collier-s Encyclopedia (Collier Ansiklopedi Seti) bu kavramı üç temel evreye ayırmaktadır.
Birinci evre, 16. Yüzyıla dek süregelen ve imparatorlukların genişlemesi ile ilgili yayılmacılığı konu alan evredir. İkinci evre, coğrafi keşifler ile başlayarak 19. Yüzyıla kadar devam eden evredir. Üçüncü evre ise, 1880 yıllarını tâkip eden yıllar itibarı ile başlamış ve sömürgeciliğe yeniden büyük ilgi duyulmasına, Asya ile Afrika ülkelerinin paylaşılmasına yol açmaya devam eden evredir.
Gelişmiş ülkeler tarafında emperyalizm, kuvvetli bir şekilde icrâ edilir. Ve bu sistemin muhafâza edilmesi, bir gereklilik ve hâk olarak görülür. Bu akımın aktif olarak hayata geçtiği üçüncü evrede ilk kullanan kişi İngiltere Başbakanı Benjamin Disraeli olarak kayıtlara geçmiştir.
Emperyalizm Çeşitleri
Emperyalizm çeşitliliğine ilişkin rastlayabileceğiniz birçok kaynakta aşağıdaki gibi kategorize edilmiştir:
- Bir ülkenin topraklarını genişletmesi,
- Bir ulusun veyahud toplumun başka bir ulus veyahud toplumu vergiye bağlaması,
- Bir ulusun veyahud toplumun başka bir ulus veyahud toplumun topraklarındaki kaynaklardan yararlanması,
- Bir ülkenin veyahud toplumun başka bir bölgeye kendi kültürünü yayması ve oranın halkını köle olarak kullanması.
Emperyalizm, kuramsal olarak da ayrılarak evrilmeye, 21. Yüzyıl itibârı ile yayılmaya devam etmektedir. Örneğin, dünyaca ünlü Amerikalı İktisatçı Paul Sweezy Marksizm kuramları ile sıkı bir Lenin takipçisi olsa da, Emperyalizm kavramının Kapitalizm sistemine evrilerek belirli ülkeler nezdinde, belirli zümreler dışında tüm insanlık için daha yıkıcı bir sistem doğurmasına sebep olmuştur.
Paul Sweezy tarafından kaleme alınan dünya ekonomisinin gelişim basamakları, uluslarararası iş bölümünden, ticaret ve sermaye hareketlerinin yönlendirilmesine dek, uzun bir seleksiyondan geçmiştir.
Ancak emperyalizm kuramı yine tarihte imparatorluklar ve coğrafi keşifler akabinde son bulduğu örneğinde olduğu gibi tek başına sonsuza dek varlığını koruyabilecek bir sistem olmadığı aşikârdır.
Bu vesile ile karşıt bir kuram, sistem ile rekâbet içerisinde olması, her iki kuramda varlığını bu şekilde sürdürmesi gerekliliği doğmuştur.
Denge Sistemi
Bu sebep ile yine 1844 yılında Almanya Köln kentinde yayımladığı manifestonun bir denge ayağı olmak ve dogma bir sisteme dönüşecek olduğundan habersiz Karl Marx, daha sonra yurttaşı ve kendi gibi filozof olan meslektaşı Friedrich Engels ile İngiltere ülkesinin Londra kentinde ölüm yılı olan 1883 yılına birlikte çalışarak bir çok esere imza atarlar.
Günümüzde genel olarak dünya halkları bu iki sistem ile birlikte, bu sistemlerin oluşturduğu denge üzerine daha radikâl yönetimlere dönüşmüş olan birkaç ülkede de Monarşi ile yönetilmektedir.
Bu sistemler, ideolojik olduğu kadar politikanın içerisine o denli girmiştir ki, yönetimlerinde olduğu istisnasız tüm ülkelerde, ekonomik, sosyal, inanç, etnik ve mezhep gibi bölünmelere akabinde ulus devletlerin çökmesine sebebiyet vermektedir. Bir nevi bu denge sistemi kendi kendini yok etmek üzerine kurulduğu bilinci dünya kamuoyu tarafından henüz bilincine varılmaya başlanmıştır.
Bu sistem, öyle görülüyor ki, dünya üzerinde tek bir ulus devlet kalmayana dek devam edecek. Tek bir bayrak, tek bir millet veyahud tek bir siyasal yapı kalmayıncaya dek. Bu dünya barışı bakımından bir ehemmiyet teşkil edebilir fakat insanlığın değişip, dönüşmesi için henüz çok erken yıllarda olduğumuz aşikâr. Gelecekte (birkaç yüzyıl sonra) dünyayı global şirketlerin yöneteceğinden de hemen hemen hiçbir konu ehli akademisyen tarafından şüphe duyulmayan bir kanıdır.
Dünya genelinde diş fırçasından çok cep telefonu kullanılıyor!
Bu denge olarak ele aldığımız sistem ve sistemin iki ayağının ise, insanlığa ve dünyaya çok ağır bedeller ödettiği ve ödetmeye devam edeceği ise günümüz hemen hemen her çevresinde en büyük sorun olarak ortaya çıkmaktadır.
Konuyu daha derin bir dimağ sürecinden geçirmeyi arzu ederseniz, dünyada neden diş fırçasından çok cep telefonu kullanmaya başlayan insalığın kölelik durumunu düşleyebilirsiniz.