İçinden sağ çıkamayacağımız şu hayat için her şeyi fazla önemsiyoruz. Dostluklar, aşklar..
Üzüldüğümüze değiyor mu peki?
Vazgeçmeyi bilmeliyiz ya da en azından biliyor gibi yapmalıyız. Canımız ne kadar yanarsa yansın kendi yalnızlığımızı kabullenmeliyiz. Yaşamın bile gelip geçici olduğu şu hayatta ne kalıcı ki..
“Eyvallah” demeyi bilmeli insan.
Ne güzel bir kelimedir o kimi zaman boş veriş kimi zaman bir kabulleniş..
Biten aşkların ardından üzülmemeli insan…
Açan çiçeklerle mutlu olmalı, kır papatyalarında bulmalı huzuru bir sevgilide değil.
Kış gelince de üzülmemeli, o çiçekler açacaktır yeniden. Umudunu kaybetmemeli. Onsuz da nefes alabiliyormuşum, onsuz da gülebiliyormuşum demeli insan, diyebilmeli. Annelerin çocuklarını kaybettiği şu yalan dünyada gelip geçici aşkların ardından ağıt yakmamalı. Kendi yalnızlığıyla, kendi kabuğunda yaşamalı acılarını, sevinçlerini. Her vazgeçişin ardından bir ders daha çıkarmalı kendine. Kendi yalan mutluluğunda zamanla mutlu olmayı öğrenebilmeli.
Tek başına dans eder gibi özgür olmalı insan kendi yalnızlığında..