En çok romanları ve kısa öyküleriyle tanınan, dünyanın en usta kalemlerinden olan ve trajik bir biçimde hayatı sonlanan usta bir yazardır. Guy de Maupassant dediğinizde insanın aklına “The Necklace” gibi kısa öyküleri ve “Bel-Ami” gibi şaheserleri gelmektedir. Hayatı ve kendisi hakkında detaylı bilgiye yazının devamında değiniyorum…
1850 ile 1893 yılları arasında yaşamış ve erken bir vakitte hayata gözlerini yummuştur. Fransız yazar; tiyatro, eleştiri, roman ve kısa öyküleri ile birlikte kısa yaşamına bir çok eser sığdırmıştır. İlk kez 1880 yılında ilk başyapıtı Boule de Suif’i ile kendisini Dünyaya sunar ve dönemin en usta yazarlarından tam puan alır.
Guy de Maupassant’ın annesi burjuva soyundan gelmektedir ve oldukça derin bir kültüre sahiptir. Çiftin boşanmasının ardından annesi ile kalan Maupassant’ın kültürel ve edebi gelişiminde şüphesiz annesinin yönlendirmeleri ve akıl hocası olan Gustave Flaubert’in rehberliği çok etkili olmuştur.
Gustave Flaubert, Maupassant’ı şiir yazmaktan şiirlerinin yetersiz olduğu gerekçesiyle vazgeçirip onu roman ve öykü yazmaya yönlendirmiştir.
Maupassant’ da hayatta sürekli örneklerini gördüğümüz “dahi ama okuldan atılmış olan” çocuklar listesinde yerini alıyor. Gittiği dini okuldan atılmış ve hayatı boyunca dine karşı olumsuz görüşleri olduğunu eserlerinde ve hayatında bolca belli etmiştir.
Tamamen doğal yaşam ile büyümüş, Fransa Prusya savaşına gönüllü katılmış ve 10 yıl boyunca Denizcilik Bakanlığında çalışmış olan Maupassant ayrıca gezi yazılarıyla da ünlüdür. Gidip gezdiği hemen her ülkeden yeni bir kitap yazarak ayrılmıştır.
Kişisel olarak, Maupassant’ın yapıtlarının aşırı derinlik kaygısı güdülmeden ve akıcı olarak yazıldığını düşünüyorum. Örneğin Hemingway’in derin, ipucundan uzak kısa öyküleriyle Maupassant’ın örn. “The Necklace” eserini karşılaştırdığınızda yazarın size bir çok ön sezi yaratan ipucu verdiğini görüyorsunuz.
Guy de Maupassant 6 Temmuz 1893 yılında Paris’teki bir tıbbi klinikte vefat etmiştir. 6 Temmuz tarihinden önce, sahip olduğu Sifilis(frengi) hastalığından dolayı kendisinde yalnız kalma korkusu oluşup psikolojisini bozmuştur. Frengi tedavi edilmediğinde zihinsel işlev bozukluklarına neden olan bir hastalıktır. Bunun neticesinde 1982 yılında aklını yitirip boğazını keserek intihar girişiminde bulunur.
Yazar Paris’te hayata gözlerini yummuştur. Mezarı Montparnese mezarlığındadır.