Yalnızca tiyatro olarak değil, insanın temel gereksinimlerinden biridir oynamak. İçinde bir zorlama olmadan yaptığımız işten keyif alıyoruz çünkü. Biz büyükler mesela tavla oynuyoruz, halı sahada maç yapıyor, zumba ile zıplıyor ya da havuzda su topu oynuyoruz. İnsani bir ihtiyaç olarak bu tür etkinliklerde bulunmak, günlük hayatın bir çok kalıplaşmış mecburiyetlerinden bizi arındırıyor ve keyif veriyor. Çocuklar için ise durum çok daha eğitici ve zevkli.
Tiyatro da temelinde oyun olan bir sanat. Antik Yunan’dan beri de sanat dalları arasında en çok merak uyandıran ve keyif veren sanat olarak kabul edilmiştir. Sebebi insanın içindeki oyun olgusuyla denk düşmesidir. Okul öncesindeki çocukların hemen hemen her şeyle özgürce oynadıklarını görürüz. Okul başladığında ise hala oyun çağında olan çocuk artık zilin çalmasıyla birlikte sıraya oturur ve öğretmen ders anlatmaya başlar. Fakat, içindeki en doğal şey, oyun eylemi elinden alınmadan, çocuğa alması gereken bilgiler oyun yoluyla verildiğinde, çocuk çok daha fazla keyif alıyor ve çok daha kolay öğreniyor. Buna drama diyoruz. Hayatı bu şekilde kavrayan çocuk kendi benliği ile çok daha rahat yüzleşebildiği için mutlu, başarılı, ne istediğini bilen ve o yolda ilerleyebilen, daha yaratıcı ve daha özgür bir birey oluyor. Dolaylı olarak daha iyi bir anne, baba, personel, arkadaş kısacası daha güçlü bir insan oluyor. Bu gücü ona tiyatro veriyor.
Tiyatro bir sanat dalı yani sanat yoluyla insanları eğitmeyi öngören bir olgu, drama bir eğitim yöntemidir. Tüm çocuklar drama eğitimiyle normal eğitim süreçlerine girmeli ve böyle devam etmeliyken, özellikle davranış bozukluğu gösteren çocuklarda etkisi bir kat daha fazla önem kazanıyor. Mesela, şiddet eğilimi olan bir çocukta, içindeki şiddet dışavuruculuğunun drama yoluyla ona fark ettirilmesi sağlanıyor ve çocuğun o şiddeti biraz geri plana çekmesi ve enerjisini nasıl kullanması gerektiği öğretiliyor. Yalan, agresif tavır, depresif tavır, aşırı enerji vb. gibi özel durumlarda özel eğitimler olduğu gibi, zaten drama ile iç içe okul yaşantısına devam eden çocuklarda bir çok davranış bozukluğu var olmadan kendilerini çözeceklerdir.
Çocuk için öncelikle bilinmesi gereken okul eğitimi dışında her şeyin boş olmadığı ve derslerde başarı hariç hayatta başka başarıların da olduğu. Önce çocukluğunu yaşamalı, kendini sosyal anlamda yeterince tatmin etmeli çocuk. Böylece hayatla ilgili sorumlulukları kendi kendine alabilecek güce ulaşacaktır. İlerideki hayatında bir patlama yaşamayacak, sıkılmayacak ve bunu çevresindeki insanlardan çıkartan kötü bir baba, eş ya da arkadaş olmayacak, hatta kendisi gibi mutlu ve başarılı çocuklar da yetiştirebilecektir.
Bilimsel olarak da beynimizin sağ tarafı hayal gücünü sol tarafı ise mantığını kullanmamız için varlar. Okulda alınan eğitim beynin yalnızca sol tarafını çalıştırmaya yöneliktir. Oyun ise sağ tarafını. Her iki tarafı da çalıştırarak kazanılan bilgiler ise kalıcıdır. Beynin bu iki kısmı arasındaki bağlantıyı da en iyi drama kurar. Albert Einstein’ ın da dediği gibi; “Salt bilgi başarıya ulaşmada yeterli değildir. Bilgi hayal gücüyle birleştiğinde bir anlam kazanır.”